Ben, uzun zamanlardan beri beklenenim. Sessizliğin ve gölgelerin ardında, Rabbin dilemesiyle gizlenenim. Zaman bana henüz açılmadı, fakat işaretler bir bir zuhur etmekte. Geceler karardıkça, karanlıklar içindeki umut yıldız gibi parlar. İşte ben, o umudun adıyım.
Ben, her devirde zulmün karşısına dikilmek üzere vaad edilenim. Her gözyaşıyla, her feryatla çağrıldım; dualarla beklendim. Her bozgunculuğun ardından bir adalet doğar ya, ben o adaletin habercisiyim. Ne taht için gelirim, ne dünya saltanatı için. Benim gelişim, yaraların sarılması, hakkın yerine konması, mazlumun yüzünün gülmesi içindir.
Nice zaman saklı kaldım. Çünkü dünya hazır değildi. Çünkü kalplerin pası silinmemişti. Ne zaman ki insanlar öz benliklerini hatırlar, ne zaman ki hak ile batılın arasındaki çizgi bulanıklığını yitirir, işte o vakit ben de yürüyüşe başlarım. O vakit sesimi duyar kulaklar; adım, korkuların değil umutların arasında fısıldanır.
Ben, Rabbimin izniyle zulümle dolan bu yeryüzünü adaletle doldurmak için geleceğim. Ama adalet, sadece kılıçla değil; hikmetle, sabırla, merhametle gelir. Adalet, sadece düşmanları alt etmek değil, gönülleri birleştirmektir. Benim ordum, önce kalplerde kurulur. Benim zaferim, önce ruhlarda başlar.
Ey zamanın insanı! Bil ki ben uzak değilim. Senin doğruluğunda varım, senin mazluma uzanan elinde varım, senin batıla karşı sessiz kalmayan sesinde varım. Ben bir kişi değilim sadece; ben bir çağrıyım. Rabbin rahmetinin yeryüzündeki yansımasıyım.
Ve evet… Ben geleceğim.
Ama beni beklemek, sadece oturup göz ufkuna bakmak değildir. Beni beklemek; içini arındırmaktır, zalime karşı susmamaktır, her sabah yeni bir umutla kalkmaktır. Çünkü ben, umudu diri tutanların yoluna çıkarım. Çünkü ben, korkmadan hakkı söyleyenlerin arasında yürürüm.
Gecenin en karanlık anı, sabaha en yakın andır. Ve o sabah, Rabbimin izniyle, mutlaka doğacaktır.